14 Mart 2011 Pazartesi

DEDEMİN ÖLÜMÜ, ACI ve KÜLTÜR

11.03.2011 tarihinde dedem hayata veda etti. Babamdan aldığım en soğuk telefon haberiydi. Hem kendisi buz gibiydi hem d eduyduğumuz  haber. İnsan hayatta hiç kimsesini bu şekilde kaybetmeyince gerçektende tarifsiz bir acı kaplıyor içini. Bütün anıların gözünün önünden  geçiyor. Çocukluğuna ve o insana ait ne kadar  güzel şey varsa hepsi ön plana çıkıyor. Bir kez daha yaşamak istiyorsunsun geçmişi ama bunun imkansınlığını nasıl olsa hepimiz  biliyoruz.

Dedem 82 yaşındaydı. Zayıftı ve şapkası vardı. Hayatı boyunca beni bir kez bile kırmamıştı. Çocukluğumun bütün yaramazlıklarına,asiliklerine şahit olmakla birlikte, dedem için bunların hiçbiri kızmak için yeterli değildi. Sessizdi.Evde hep uzandığı bir divanı  vardı.Çok çay içerdi ve sigarayı elindne bırakmazdı. Birileri gelse ya da biz ziyaretine gitsek hemen yemek hazırlatırdı. Son 15 yılım hep uzaklarda olmam nedeniyle dedemi sadece bayram ziyaretlerinde görmekle geçti. Varlığını bilmek gitmesek bile babaannemin yalnız kalmaması ve babamında üzülmemesi açısından güzeldi. Çok fazla konuşmazdı ama gittiğimizde sevecenliğini hisseder ve bilirdik. Küçükken kurduğumuz  bağ büyüdükçe yavaş yavaş incelmeye başlıyor doğal olarak.

Dedemin ölümü en çok çocuklarını sarstı. Birde daha  henüz  15 ve 20 yaşlarında olanları. Onlar için dedemle kurdukları bağ çok tazeydi ve çok yakın bir geçmişe sahipti. Duygusallıkları çok daha derin ağlamaları çok daha tepkiliydi. Küçükler olayı çok iyi anlayamadılar. Ben en çok babamın üzülmesine üzüldüm. Bunu dürüstçe  söylemek istiyorum. Herkes orada öncelikle kendi anne ve babasının üzülmesine üzülüyor. Elbette ki dedemin ölümü hepimizi derinden etkiledi ancak onun acılar içinde olmadan, bir çok deneye maruz kalmadan önce bu şekilde aniden ve sessizce gidişi insanın acısını ciddi oranda hafifleten bişey.

Ölümü algılayışımız, acıyı yaşayışımız okadar farklıki.Bazıları bunu dini inançlarıyla hafifletmeye çalışıyor, bazıları sağlık gerekçeleri ile, bazıları 82 yaşın ölüm için uygun bir yaş olduğunu düşünerek. Bazıları ise kendi acılarıyla bir bağ kurarak ve deneyimlerini aktararak. Ama bu algılayış ölüm gerçeğini ortadan hiç bir şekilde kaldırmıyor.

Yaşlılar  öldükçe biz kenimizinde yaşlandığını hissedebiliyoruz  artık. Ölüm sanki hiç bizim başımıza  gelmeyecek  gibi uzak görünüyor ama, hiç beklenmedik zamanda çıkıp geliyor. En çokta bundan korkuyorum. Beklenmedik bir zamanda çıkıp  gelmesin lütfen. İnsana ölüme kendini hazırlaması için fırsat tanısın. Sevdiğim insanların acı çekmesin.

SEVGİLİ DEDECİĞİM SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIM. BANA BABAMI VERDİĞİN İÇİN SANA BİNLERCE TEŞEKKÜR EDERİM. GİTTİĞİN YER İSTEDİĞİN GİBİ CENNET OLSUN...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder